Haber

Deprem Bilim Kurulu IPA’da Çalışacak

Beklenen İstanbul depremi öncesi İBB, alanında uzman kişileri bir araya getiren ‘Deprem Bilim Kurulu’nu oluşturdu. AKOM’daki bilim insanlarıyla birlikte merkeze gelen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Aynaya bakarak kendi kendime söylüyorum; ‘Yeterli’. ‘Yeterli’; Vatandaşıma söylüyorum, hükümete söylüyorum, başkalarına söylüyorum ve hep birlikte ‘Yeter’ dedirtmemiz gerekiyor.

Bu itibarla diyoruz ki ‘neden yokum’ diyenlerin bile işine yaraması için tüm sürece yönelik bir çalışma ile topluma ve kurumlara bir sunum, çağrı yapmak bir kuraldır diyoruz. tüm yaptıklarımızın gözden geçirilmesine, bilimsel aklın ve çevrenin istikametine yönelik tabloların genişletilmesine katkı sağlamak. sözlerini kullandı. IPA’nın Florya yerleşkesini üs olarak kullanacak olan Sarsıntı Bilim Kurulu çalışmalarını 25 Şubat’a kadar tamamlayacak. Sonuç İmamoğlu tarafından kamuoyu ile paylaşılacak.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kahramanmaraş’ta meydana gelen iki büyük depremin ardından yeniden gündeme gelen olası İstanbul depremi için çalışma yapacak Bilim Kurulu ile gündeme geldi. AKOM’da İSKİ yerleşkesinde yapılan toplantıya; Profesör Doktor. Naci Görür, Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, Prof. Tarık Şengül, Prof. Okan Tüysüz, Prof. Dr. Alper Önce (çevrimiçi), Prof. Dr. Haluk Özener, Prof. , Dr. Turgut Fazilet Ergin, Nasuh Mahruki, Prof. Dr. Alp Erinç Yeldan, Prof. Dr. Ejder Yıldırım, Doç. Seda Kundak, Prof. Dr. Kayıhan Pala (online), Prof. Ahmet Cevdet Yalçıner, Prof. Alper Ünlü ve Prof. Dr. Murat Şeker ile İBB bürokratları katıldı.

“’ARTIK YETER’ DİYEBİLECEK BİR PERSPEKTİF İÇİN…”

Deprem felaketinin ardından AFAD tarafından Hatay ili ile eşleştirildiklerini hatırlatan İmamoğlu, “İstanbul olarak AFAD ile iş birliğini koordine etme sorumluluğunu üstlendik. Örneğin; Ankara Kahramanmaraş’ta, İzmir Osmaniye’de, Mersin Adıyaman’da. Bunlar AFAD’ın tarif ettiği illerdi” dedi. Toplantıya katılan bilim insanları ve uzmanlara teşekkür eden İmamoğlu, şunları söyledi:

“Ortaklığımız çok ama çok değerli. Açıkçası deprem anı itibariyle sabah 05.00’ten itibaren buradaydık ve süreci burada yönettik. Bu süreci gerçekleştirirken arkadaşlarıma hızlıca anlattığım ilk 2-3 talimattan biri, zaman zaman hep birlikte çalıştığımız, zaman zaman birlikte çalıştığımız bilim insanlarımızın son değerlendirmelerini belirleyerek oldu. bazı deneklerimizle işbirliği içinde olmuş ve önümüzdeki günlerde kamuoyunun bilgisine sunulmuştur. Brifing yapalım. Hem kendimize ‘yeter’ diyeceğiz, hem vatandaşa ‘yeter’ diyeceğiz, İstanbul’u konuşup yine en önemli şekilde topluma, insanımıza, hemşerilerimize söyleyeceğimiz bir bakış açısıyla. , İstanbul üzerinden en tahrik edici haliyle ‘yeter artık’. Bire bir o kadar çok şey yaşıyor ki insan ister istemez böyle konuşmak zorunda kalıyor. Bu duyguları dile getirecek ama o dile getirirken de bilimsel temelleri sağlam, çok güçlü ve kararlı bir açıklama sunabilecek bir çalışma yapmamız gerektiğini bir an önce ilettim.”

“HATALARLA DOLU BİR ŞEHİRİMİZ VAR O KADAR ÇOK…”

Tüm Türkiye’yi sarsan depremde bazı noktaları tespit ettiklerine işaret eden İmamoğlu, “Tamam birçok yerde eksikliklerimiz var ama bu turnusol kağıdı gibi. 24 yıldır sözünü ettiğimiz deprem krizinde gerçekten de o kadar ihmal, o kadar cehalet ve hatta o kadar yanlışlarla dolu yeni yapılanmalarla dolu bir şehircilik oluşturduk ki, mültecilere baktığımızda 4-4,5 milyon insan var. bugün 10 milyon dediğimiz o depremin hemen hemen aynısı. günümüze yerleşti. Yani yüzde 40-45’i buraya yerleşmiş ama biz ne eskiyi kurtarabildik ne de yeniyi hakkıyla hatasız yapabildik. Yani bu kadar kör göze parmak sokmak gibi tepki verdiği bir ortam olamaz. Yani gerçekten yanıyor muyum? Fay hatlarıyla değil, güya başka fikirlerle hareket eden imar politikaları kentsel gelişme yaratırken, hiç güzel olmayan, bilimi umursamayan hatlarla bir süreç yaşandığını gördük.”

“PEK ÇOK BAŞARISIZLIKLA KARŞILAŞTIK”

Devlet kurumlarının faaliyet gösterdiği birçok yapıda kayıplar olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Çok sıkıntılı bir duruma düştüm ve bu kurumlarda çok büyük bir kapasite kaybı gördüm. Büyük bir öfkeyle karşılandık. 99 depreminde o bölgede birkaç kez bulunduk. İlk günlerde olduğumuz şey. Bugün o zamandan daha kötü olmak benim için çok acı vericiydi. Ancak daha iyi olmalıydı. “Çok, çok daha iyi olmalıydı.” Sahada karşılaştığı devlet yetkilileri ile görüşmeye gelemediğinden şikayet eden İmamoğlu, “Mesela sorumlu bir kişi ile görüşemiyoruz. Seninle olmaktan korkuyor. Adı geçerli, adı başka bir şey. Ya da standart cümlelere bağlıymışçasına Başkan’ın da bulunduğu bazı ortamlara girdiğimizde şöyle bir hikaye anlatıyor; sanki orada ölüm yokmuş gibi tüm enkaz kaldırılmış. 2. gün, 3. günden bahsediyoruz. “Her enkazda bir mürettebat var.” Hayır kardeşim, biz buraya o şekilde geldik. Yani henüz yüzde 20’de değiliz. ‘Ne yapalım, ne yapalım’ kısmından çok sunum yapması gerektiğini düşünen bir bürokrasi. Sağdan kopuk.”

“YEREL YÖNETİM REFORMUNA İHTİYAÇ VAR”

Amacının kendisini masum göstermek olmadığını kaydeden İmamoğlu, “Kim yanlış yapıyorsa, yanlış yapıyorsa bir analiz bulmamız gerektiğini gördüm – hükümet dahil siyasi olarak bu işin içindeyiz” dedi. Bu aslında bize yerel yönetim reformlarına ihtiyaç olduğunu ve aynı zamanda bir yönetişim modeline ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Afet yönetiminin bu kadar merkezileştirilmesinin ve sivil toplumu bu kadar görmezden gelmenin sonuçları çok ciddi. İnsanlar büyük bir şaşkınlıkla izliyor.” “Burada İstanbul’a dönmek isterim” diyen İmamoğlu, “Çok şey yapıyoruz. çok işimiz var Tabii bunun detaylarına girmeyeceğim. Ama tanık olduğum bu süreçler beni inanılmaz bir iç hesaplaşmaya da götürdü. ‘Daha fazlasını nasıl yapabilirim’ kısmındayım. İlk gün arkadaşlarıma verdiğimiz talimat buydu. Bu yüzden seni davet ettik ve bir yere geldik. Bu noktada daha fazlasını yapmayı ama bir yönde doğru olanı yapmayı hedefliyoruz. Aynaya bakıyorum ve kendi kendime ‘Yeter artık’ diyorum. ‘Yeterli’; Vatandaşıma söylüyorum, hükümete söylüyorum, başkalarına söylüyorum ve hep birlikte ‘Yeter’ dedirtmemiz gerekiyor. Bu itibarla ‘ben neden yokum’ diyenlerin dahi katkı sunmasını sağlamak için tüm sürece yönelik bir çalışma ile topluma ve kurumlara bir sunum, çağrı yapmak bir kuraldır diyoruz. tüm yaptıklarımızı gözden geçirmeye, bilimsel aklın ve çevrenin istikametine yönelik tabloların genişletilmesi. sözlerini kullandı.

“KENDİMİZE İŞİMİZİ SAKLAMA KARAKTERİNİ BEKLEYECEĞİZ”

Kendilerine çuvallayan karakterlerinden vazgeçmeyeceklerini vurgulayan İmamoğlu, şöyle konuştu:

“2019 ve 2020’de İstanbul’da bir Deprem Yüksek Kurulu’nun bir sistemle çalışmasını önerdik. Bunu büyük bir gayretle Sayın Bakana önerdik. ‘İyi, çok iyi, çok güzel…’ Ama sessizlikle karşılandık. Bunu aylarca zorladım. Benim tanımım şu: Bir kapıdan giren bir vatandaş, bir heyet veya bir site yönetimi, ‘ama’, ‘ama’, siyasi hareketsizlik olmadan birçok unsurla cevap veriyor; netleşecek Çok fazla beklentileri varsa, oradaki tüm umutlarını kaybederler. Tek umudu şu olacak: Bu binayı yenilemeliyim. İşte yenilemem için koşullar. Bu, hükümetin bana verdiği bir şey. Onlardan faydalanıp onları yenilemem gerekiyor. Aksi takdirde bölgede yaşayan vatandaşların çatışması yüzde 90’a çıkıyor. Bu yüzden beni sevseler de sevmeseler de bana gelin; ‘Cumhurbaşkanı, kurumumuzu, hükümet yönetimini, bakanlığı vs. mahvediyor.’ Biliyorum ki aslında benim bile veremediğimi verenler var, yine de başka bir şey talep ediyorlar. Şeffaflık eksik olabilir, bağlantı eksik olabilir; Farklı tutuyorum. Ama bunun siyasi çıkar sağlama alanı olmaması gerektiğini düşünüyorum. O yüzden böyle bir üst meclisin İstanbul için çok faydalı olacağına inandığım için bu meclisin toplantısını değerli buldum.”

SONUÇLAR 25 ŞUBATTAN SONRA KAMUOYUNLA PAYLAŞILACAK

İmamoğlu’nun ardından söz alan bilim insanları, uzmanlık alanlarına göre deprem öncesi, sırası ve sonrasında alınması gerekenleri sıraladı. Yaklaşık 1,5 saat süren toplantının sonunda konuşan İmamoğlu, bilim insanı ve uzmanlara katkılarından dolayı teşekkür etti. “Bu toplantının bir başlangıç ​​olduğunu da biliyorum” diyen İmamoğlu, “Çünkü asıl amaç 25’ine (Şubat) kadar yapacağınız hazırlıklar, 25’teki toplantı ve özetini kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. sonra hızla çıktı. Buradaki özet bize yol gösterecektir. Bu yol haritasını kamuoyu ile paylaşmak, kendi sorumluluklarımızı üstlenmek, onlara bazı kurumların sorumluluklarını hatırlatmak ve aynı zamanda güven ve güven olarak nitelendirdiğiniz bazı konularda fiilen harekete geçeceğimizi veya aksiyon alacağımızı duyuracağız. Atmosferin bu açıklamaya uygun olduğuna işaret eden İmamoğlu, “Bunu kaçırmamamız lazım. Vatandaşa evet şuuru verelim. Ama biz de size sorumluluğunuzu hatırlatalım. şöyle söyle: Kork biraz vatandaş, korkmalı. Yersiz bir korkudan bahsetmiyoruz. Kurumlar olarak, yöneticiler olarak biz de korkmalıyız. Tedbirimizi alalım, ona göre sorumluluğumuzu yerine getirelim. Biz getirmeyeceğiz, vatandaş gereğini yapsın, biz o taraftayız” dedi.

“BİR ODADA ZORLA BİR BAKAN İLE VALİ BULDUM”

Bu anlamda şeffaflığa ve bağlantıya önem verdiğini vurgulayan İmamoğlu, “Bundan bir zarar gelmeyeceğini kendi görev sürecimde çok kez yaşadım. Yani bugüne kadar şeffaflıkta bir sakınca görmedim. Bir eksiklik varsa, ortaya çıkmışsa bunun da bize ve topluma inanılmaz katkısı var. En büyük sorun orada. Belki buradan başlayabiliriz” dedi. Hatay’daki deprem bölgesi AFAD Merkezi’ne yaptığı ziyaretten örnek veren İmamoğlu, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“Son görüşmelerimden birinde zorla bir odada vali ve bakan bulabildim. Yani bir binada zorla bir yerden bir yere gidiyoruz, sorgulanmak istemiyoruz vs. Bir odada bakanla birlikte zorla bir vali buldum. Hatta biraz önce konuştuk, kalabalıktı. Sonra dışarı çıktım, kapıyı kapattım, geri döndüm ve ikisiyle bire bir konuştum. Yani kendimi sorgulayarak, onları sorgulayarak, yaşadıklarımı anlatarak, ‘Bu neden oluyor? İnanılmaz bir konuşma çabamız var, anlatayım. Bir eksiğimiz varsa onu tamamlamaya çalışıyoruz. Aslında Şubat ayındaki bu sunumun da bunu sağlaması için istiyorum. Dilinizin de böyle olmasını istiyorum. Defalarca söyledim: Tartışabiliriz ama böyle bir şey olduğunda, rütbesi ne olursa olsun, çağrıma uymak isterim. Nerede olursa olsun ona sesleniyorum ve onu da yapacağım. Lütfen bundan şüphe etmeyin. Bu konuda tek bir madalya istemiyorum. Tek bir madalya almayı düşünmüyorum. Bu bizim için büyük bir endişe, büyük bir endişe, büyük bir endişe. Ya yapamadıklarımız yüzünden ülkemiz adına kara bir leke olarak tarihe geçeceğiz ya da ülkemiz için çok özel bir çizgi çizmiş insanlar olarak tarihe geçeceğiz. Güzel dilekler ve güzel anılar bize yeter.”

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

haber-tuzlukcu.xyz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu